Translate

26 Haziran 2010 Cumartesi

Risale-i Nur'u Okuma ve Anlama Üzerine







Ne yazık ki bugün insanımızın en karakteristik bir yanı, okumamak ve düşünmemek. Zannediyorum, bizi verimsiz hale getiren de işte bu. İstisnaları olsa da bu bir gerçek. Bizim dünyamızın insanı senede bir kitap okumaz. Bir yerde oturup iki saat düşünmez. Türkiye’de hiç kitap okunmadığı bir dönemde Bediüzzaman yazmış ve okuyun demiş. Zira kitap okumayınca insanın insanlığını inkişaf ettirmesi zordur."(1)



Evet, 1930'lu yıllarda Hazret-i Bediüzzaman'ın Barla'da başlattığı gönüllü okuma -yazma seferberliği ve "nur mekteb-i irfanı” geleceğin araştırmacıları için ilginç bir inceleme konusu olacaktır.
Bu çalışmamızda nur risalelerini okuma ve anlama yöntemleri ile ilgili muhterem müellifin ve nur talebelerinin kanaatlerine yer vereceğiz. Çünkü anahtar hükmündeki yöntemleri bilirsek hazineyi açmamız kolaylaşacaktır. Bu çalışmayı hazırladıktan sonra piyasaya çıkan Risale-i Nur'u Okuma Ve Anlama Teknikleri(Cemil Tokpınar-Nesil Basım Yayın) adlı eseri herkese tavsiye ederim.
A-NURLARI NEDEN OKUMALIYIZ?
1-İmanımızı kurtarmak ve güçlendirmek için: Asrımız helaket ve felaketlerle dolu bir asırdır."Muhakkak insan zarardadır"(103/2) ilahi fermanına tam masadak olan 20.asır değerleri altüst etmiş, insanları zevklerinin kölesi yapmıştır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle "fısk çamuruyla mülevves olan(2) batı medeniyeti günahı süslemiştir. Evet, "Dünyayı bir köy şekline sokan şu medeniyeti sefihe ile gaflet perdesi çok kalınlaşmıştır. Tadili büyük bir himmete muhtaçtır."(3)
Yine "tecrübe sahasına girmeyen şey ilim değildir" şeklinde özetleyebileceğimiz pozitivist felsefe korkunç bir tahribat yapmış, kalplerde bir sürü tereddüt, vesvese, vehim ve şüphe bırakmış, nicelerinin dünya ve ahiretlerini zift gibi karanlık etmiştir. Böyle bir zamanda nakilden ziyade akli delillerle ikna önem kazanmıştır. Çünkü medenilere galebe ikna iledir.
Bu konuda Risale-i Nur, Kur'an’dan ilhamen imdada yetişmiş, bir can simidi olmuş, küfür ve dalalet karşısında bocalayan insanlara hak ve hakikat yollarını göstermiş, Müslüman bir beynin inşasında çok önemli bir işlev görmüş ve görmektedir. Müellifinin ifadesiyle "neşrolunan sözler hakaik-i Kur'aniye'nin birer anahtarı ve o hakaiki inkâr etmeye çalışanların başlarına inmiş birer elmas kılınçtır."(4)
Aynı zamanda Risalelere ciddi muhatabiyet bize günahlardan korunma duygusu kazandıracak ve bizi koruyacaktır. Çünkü "ancak Kur'anın öğrettiği ve usulünü gösterdiği bir tahkiki iman iledir ki, insan gayr-i imani hallerden hicret edebilir."(5) yine "İnsan ancak imanı derecesinde gözünü haramdan koruma iradesi gösterebilir."(6)
Risalelerin ana hedefi ise, imanın muhafaza ve kuvvetlenmesidir.
2-Kur'an hakikatlarına kısa zamanda ulaşmak için: Sürat çağında yaşıyoruz. Bu hızlı hayat devrinde ve geçim derdinin ağırlaştığı zamanda ve insanların manevi meselelere yabancılaştığı bir vasatta eskisi gibi ilim tahsili güçleştiğinden Cenab-ı Hak kemal-i kereminden o uzun mesafeyi herkes için kısaltacak bir eseri lütfetmiştir. Hz.Üstad "Seriüsseyr olan bu zamanın evladına kısa ve selamet bir tariki ihsan etmek Rahmet-i Hakime'nin şanındandır"(7) sözüyle buna işaret etmektedir. Başka bir yerde de şöyle der:"Cenab-ı Hakkın rahmetiyle kırk dakikada o hakikatlara çıkılacak bir yol bulunsa o yola karşı lakayd kalmak kâr-ı akıl değil."(8)
Evet, Risaleler Kur'an hakikatlarına ulaşmak için yolu çok kısaltmıştır.
Şarkın büyük âlimlerinden Nadir Efendi Selefin eserleriyle Risaleleri kıyaslarken şöyle demiştir:"Bu eserlerde ekilen hakikat çekirdeklerini Bediüzzaman sümbüllendirmiş ve herkesin istifade edebileceği bir ağaç haline getirmiştir."(9)
Mesela İbn-i Sina, Gazali gibi dev kametlerin :"Bu mesele naklidir, akıl ona yol bulamaz" dediği haşir meselesini Asrın beyin yapıcısı, Haşir risalesinde keskin delillerle ispat etmiş, koca Sad-ı Taftezani'nin kırk sayfada, o da âlimlerin yüksek kısmına ders verdiği Kader meselesini herkesin anlayabileceği rahatlıkla kader risalesinde izah etmiş ve böyle her meselede getirdiği orijinal yorumlarla bu asrın bir Lokman Hekimi olduğunu ispat etmiştir.
Yine kendi ifadesiyle:"Risale-i Nur Kur'an'ın bir manevi mucizesi olarak imanın esasatını kurtarıyor ve mevcut imandan istifade cihetine değil, belki çok deliller ve parlak burhanlarla imanın ispatına ve tahkikine ve muhafazasına ve şübehattan kurtarmasına hizmet ettiğinden herkese bu zamanda ekmek gibi, ilaç gibi lüzumu var olduğuna dikkatle bakanlar hükmediyorlar"(10)
Kastamonu Lahikasında şöyle bir ifade var:"Zannederim ki, hakaik-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerde aramaya lüzum yok."(11) Âlimlerimiz de aynı kanaattedir. Mesela Mehmed Kırkıncı Hocaefendiye göre Risale-i Nur:"Ehl-i Sünnet vel cemaat mezhebinin bu asırda en kuvvetli ve en ruhlu bir hülasasıdır. Sanki arı sütü kıymetinde bir gıda-yı manevidir.”(12) Fethullah Gülen Hocaefendi ise:"İnsan bu kitapları kendine muhatap alarak okursa, marifet-i ilahiye ulaşır”(13)ifadesiyle Risalelerin hedefine işaret etmektedir. Bu kısmı yine Hocaefendinin bir sözü ile noktalayalım:"Üstad döneminde pozitivizm tam gemi azıya almıştır. Müslüman’ın düşünce hayatından sanat anlayışına kadar hemen her sahada bir işgal bahis mevzuudur. Ve bütün bu işgallerin hepsini birden göğüsleyen bir Heraklittir."(14)
3-Kendimizi yenilemek ve verimli hizmet edebilmek için: İnsan ülfetle malul bir varlıktır. En güzel manzaralar bile belli bir süre sonra onun nazarında basitleşir. Evrendeki ekmel nizam dahi ülfet perdesi altında insandan gizlenmiştir. Uhrevi hizmetler için de durum böyledir Her şey ilk ortaya atıldığında yeni olmanın orijinalitesi vardır. Ama zamanla insan kendini yenileyemezse, o mesele matlaşır, cazibesini kaybeder, aşk ve şevk söner, gerilim kaybolur. Ve insan kazanma kuşağında kaybetme kısır döngüsüne girer. Merhum Zübeyir Gündüzalp ağabey "Hizmet hizmet derken, şahsi dersini unutanın hizmeti muvakkat(geçici) olur"(15)derken bu hususa parmak basmaktadır.
Hizmet erinin metafizik gerilimini devamlı canlı tutması için enerji stoklarına ihtiyaç vardır. Ta cemiyette aldığı yaraları tedavi edebilsin. Çünkü her bir günah metafizik gerilime vurulan bir darbedir. İşte her bir risale böyle bir stok hükmündedir. Merhum Zübeyir ağabey bunu şöyle izah eder: "Kur'an hakikatlarında ruhu ve zevki yükselten, fikri tekemmüle götüren(olgunlaştıran) selim bir akla sahip kılan bir hususiyet vardır. Kur’an hakikatları manevi bir enerji kaynağıdır" (16)
Bir soru-cevap sohbetinde muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu konuyla ilgili şu önemli tavsiyeyi yapmakta:"Kardeşlerimiz, ihsan-ı ilahi olarak elimize verilen, tevdi edilen en kıymetli, en güzide eserleri okumadan bir lahza dur(uzak) olmamalıdırlar. Her sabah evlerinde zamanın en azı ne kadarsa işte o kadar okuyarak kendilerini yenilemelidirler. Kendini yenileyemeyen çürür gider."(17)Sonuç olarak “Risale-i Nur Külliyatı iyi bir ameliyat-ı fikriye yapmaya vesiledir. Herkes kendi seviyesine göre ondan çok istifade edebilir. Çünkü bu eserler Kuran’dan mülhem pırıltılardır."(18)
B-OKUMA HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEKLER
M.Fethullah Gülen Hocaefendi bu konuda kısaca şu ölçüyü veriyor:
1-Bütününü okumak
2-Gazete gibi okumamak
3-Bütünlük içinde mütalaaya kendimizi alıştırmak
4-Kendi nefsine okumak
5-Her gün okuduğu şeylerle kendini kritiğe tabii tutmak ve oto kontrol yapmak. Yoksa eserler yaldızlı ciltlerle kütüphanede durur da, gerektiği gibi istifade edilmez."(19)
Biz de tespit ettiğimiz bir kaç hususu nakledelim:
1-Tefekkür: Risale mesleğinin dört esasından biri olan tefekkür, eserlerin bize açılmasında da önemli bir anahtar. Üstad 12.Mektupta bir ölçü veriyor:"Gazete gibi okumayınız."(20)Başka bir yerde de "Risale-i Nur sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkiki ilimleri başka ilimlere ve marifetlere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin de kuvvet ve nurlarıdır" der(21).
Yani duya duya, hissederek, kendini vererek okumak gerekli. Allame Mehmed Feyzi Efendi bu meseleyi şöyle izah ediyor:"Risale-i Nur’u tekrar tekrar okumak lazım. Sathi (yüzeysel)değil. Bütün duygu ve latifelerle teveccüh ederek okumalı ki, her duygu, her latife hissesini alsın."(22)
Nur hizmetinin ilklerinden merhum Hulusi ağabeyimiz de şöyle diyor:"Risale-i Nur'un tam tesirini göstermesi için ihlâs ve tefekkürle okunması lazımdır. Her konu bir diğerinden daha ehemmiyetlidir." (23) Hulusi beyin bu konuda bir diğer ifadesi ise şöyle:"Şayet imanını tahkike çıkarmak sana dert olmuşsa, eserleri tefekkürane okuman lazım." (24) Nurun bağrı yanık âşıklarından, şanlı ağabeyimiz Hasan Feyzi Efendi bir manzumesinde:"Güzel oku! Her zerrede coşkun birer mana var. Dert ehline bu manada canlar sunan eda var." ifadesiyle bu hususa işaret etmiştir.(25)
Risaleleri böyle tefekkürle okumuş ve hazmetmiş bahtiyarlardan merhum Zübeyir Gündüzalp ağabeyin ifadesiyle bu hususu noktalayalım: "Okudum. Okudum. Okudukça derin nefesler almaya ve dirilmeye başladım. O zulmetli dehlizden güneş ışığına kavuşmuş bir adam gibi mütehassıs oldum. Ruhum ve kalbim huzura kavuştu. Gözlerim dünyayı hakikatıyla görmeye, kulaklarım hakikat seslerini işitmeye başladı."(26)
2-Dikkat: “İnsan dikkate, tahlile ve muhakemeye alışmalıdır."(27)Özellikle bir eseri okurken bu öncelikli şarttır. Zira “hızlıca okunup geçilen hangi şey özümsenir ki?"(28)Dikkati ortadan kaldıran amiller ise:
a-Fazla faaliyet ihtiyacıdır
b-Alakasızlıktır
c-Yorgunluktur
d-Maddi veya manevi rahatsızlıktır.(29)
3-Tekrar: "Risale-i Nur hem aklı, hem kalbi, hem insandaki bütün duyguları tenvir eden bir marifet hazinesidir. Malumdur ki, gerek sadece akla hitap eden fenni kitaplar, gerekse ilmihal ve fıkıh gibi insanın ahvaline taalluk eden eserler ancak anlaşılıncaya kadar okunurlar, bundan sonra bu ilimlerin tekrarı ferdin faziletini artırmaz. Akılla birlikte kalbe hitap eden, ferdin gelişimine vesile olan, tefekkür ufkunu genişleten kuvve ve latifelerini feyizlendiren eserler ise, ruhun gıdası ve havası hükmünde olduklarından tekrar tekrar okunmaları fıtratın icabındandır."(30)
Bundan dolayı Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle demektedir: "Risale-i Nurları unutmamak için tekrar tekrar okumalı. Bir mevzuyu bir kaç yerden okumalı. Sürekli okumalı. Her halet-i ruhiyede insan farklı istifade eder."(31)
İnsan bazı şeylere bazı zamanlar ihtiyaç hissedebilir. Öyle şeyler de vardır ki bir an onsuz olmak düşünülemez. İmana her an muhtaç olduğumuz gibi imanımızı güçlendiren eserlere de devamlı ihtiyacımız vardır."Hayat şartlarının günü birlik hayhuyu içinde ruhumuzun ne kadar bunaldığı, monotonlaşan hayatın insanların manevi yapılarında aşınmalara sebep olduğu unutulmamalıdır."(32)
Üstad hazretleri bu konuda da en güzel misallerdendir. Mesela, Haşir Risalesini 500 defa okumuştur.(33)İhlâs-Uhuvvet Risalelerini Üstadın okumasını talebeleri saymışlar, 115 defa okuduğunu tespit etmişler, sonra saymayı bırakmışlar. Kendisini ziyarete gelenlere de evvel-ahir tavsiyesi eserlerin devamlı okunması olmuştur. Çünkü iman hakikatları ne kadar çok tekrar edilirse, o kadar lezzet, feyiz, ruhi ve kalbi inkişaf(gelişme) verir.(34)
4-Anlamaya çalışmak ve yılmamak: Risaleleri ilk defa okuyanların zorlanacakları iki husus var. Birincisi, bu eserlerde işlenen konulardan kaynaklanmaktadır. Bir hikâye ve romanı anlamak kolaydır. Ancak ilmi bir eseri anlayabilmek zordur, belirli bir çalışmayı gerektirir. Anlamayı geciktiren ikinci sebep dil problemidir. Bu eserler 70 yıl önce yazılmıştır. Birinci sebebi ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu eserler Kur'an tefsiri olduğu için çok mühim ve zor konuları işlemektedir. İkinci sebebi yok etmek için ortaya atılan "sadeleştirme" işlemi de çıkar yol olamaz. Çünkü Risale-i Nur'daki çoğu kelime ıstılahtır. Her ilim dalının kendine has terimleri olduğu gibi bu eserlerin de kendine göre terimleri vardır."Tesbih, tahmid, esma-i hüsna, ism-i azam, tefekkür, mana-yı ismi" gibi binlerce kelimenin tam Türkçe karşılıkları yoktur. O halde çare nedir? Çare planlı, yavaş, yavaş ilerleyen bir gayret içine girmektir."(35)
Doç. Dr. Şadi Eren Bey sadeleştirme meselesinde şöyle diyor:
a-Risale-i Nur ecdadımızın diliyle aramızda tek köprü olarak kalmıştır. Hiç olmazsa, bu köprüyü ortadan kaldırmamak lazımdır.
b-Asıl hizmet Risale-i Nurları halkın seviyesine indirmek değil, halkı Risale-i Nurların seviyesine çıkarmaktır.
c-Sadeleşmiş bir Risale-i Nur üslubundan, letaifinden, tesirinden çok şey kaybedecektir. Eserin orijinali "fikir kurmayları" yetiştirirken sadeleştirilmiş hali bunu gerçekleştiremeyecektir.
d-Bu eserlerde geçen ve şimdiki nesle yabancı gelen temel kelimeler bin kadardır. Bir aylık bir çalışmayla bunlara aşina olmak mümkündür. Bunu bırakıp, kolaya yönelmek kahramanlık değildir. Unutmamak gerekir ki,"Zorlukla beraber kolaylık vardır."(İnşirah/5)
e-İnsan kavramlarla engin bir tefekküre ulaşır. Bu eserlerde geçen Kur'ani ıstılahları, cılız ifadelerle karşılayabilmek mümkün değildir. Yeni nesli böyle ıstılahlardan mahrum etmeye hakkımız yoktur."(36)
Üstadın 7.Şua için dediği şu ifadeler genel bir ölçü olmalıdır:"Bu ehemmiyetli risalenin herkes her bir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimse, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat eline girdiği miktarı yeter. O bahçe yalnız onun için değil, belki elleri uzun olanların hisseleri de var."(37)
Evet, "Risale-i Nur dava-yı nübüvveti temsil etmesi cihetiyle mebde ile müntehayı bünyesinde cem etmiştir. Yani onun satırları arasında çobanlara anlatılan şeyler olduğu gibi gözlerini her açıp kapayışlarında-hâşâ, Allah'a mekân tahsisinin dışında "Rabbim şuradasın" diyecek ve kendisini O'nun kucağına atacak kadar ilerlemiş seviye insanlarının da alacakları marifet dersleri vardır. Bu sebeple Risale-i Nur’dan herkes kendi seviyesine göre istifade eder. Kimisi onun sayfaları arasında yüzer-gezer, kimisi de satır aralarından Allahın marifetine giden bin bir yol bulur. Ve oralarda seyahat eder."(38)
Hem eserlerin bize açılması zamana ve okumaya bağlı olduğundan, eserleri birden anlamak mümkün değildir. Ama "bir şey tamamen elde edilmezse, tamamen de terk edilmez" kaidesince yılmadan okumak gerekir. Bir Arap atasözünde dendiği gibi "her şeyin bir engeli vardır, ama ilmin çok engeli vardır" Ulema; "İlmin başı soğandan acıdır, sonu baldan tatlıdır."demişlerdir.
İmam Ebu Yusuf hazretleri; "sen ilme tamamını vermezsen, o sana az bir kısmını dahi vermez." diyor. Biz de eserlere ciddi ve sistemli yaklaşarak başarıyı yakalayabiliriz.
5-İhtiyaç hissetmek: İnsan hasta olduğunun farkında değilse, doktora gitmeyeceği gibi, manen hasta olduğunu bilmiyorsa nurlara olan ihtiyacını hissedemez. Hâlbuki Bediüzzaman’ın dediği gibi:"Hz.Eyyub(as)ın zahiri yara hastalıklarına mukabil, bizim batini ve ruhi ve kalbi hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hz.Eyyub’tan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. "(39)Bunu anlayamayan insan imani eserlere ihtiyacını da hissedemez. Okusa dahi alacağı lezzet çok cüzi olur. Nasıl bir maddi gıdadan aldığımız lezzet maksimum ihtiyacımız oranındadır. Aynı şey manevi gıdalar için de söz konusudur."İman hakikatlarını tetebbu ve mütalaaya bilhassa çok muhtacım"(40)şuuru istifademizin anahtarlarından olacaktır.
6-Nefse okumak: Zübeyir ağabeyin "Tenkit için okur, istifade edemez. Başkası için okur, istifade edemez. Kendi nefsi için okur, istifade eder(41)"Hizmet için değil, nefsimi ıslah için okumalıyım"(42)
"Okuyamamaktan kork"(43)ifadeleri bu hususu çok veciz ifade etmektedir. Cemil Tokpınar'ın dediği gibi "Şahsi okumada bizzat kendi nefsimizi hedef almamız, onun tezkiyesi ve terakkisi için şarttır."(44)
7-Teslimiyetle yönelmek: Eserlere "biliyorum" edasıyla yaklaşılırsa o nurlar insandan gizlenir. İhlâs kahramanı Hulusi ağabey bu hususu şöyle izah etmektedir: "Risale-i Nur’u hem biliyorsunuz, hem bilmiyorsunuz. Acz ve fakr ile Cenab-ı Hakka dua edin."Ya Rab! Aç bana, senin verginde hudut yoktur.""Risale-i Nur’un önüne her oturduğumuzda bilmiyor olarak oturalım. Biz bildiğimizi bırakacağız. Kabımızı boşaltacağız. Risale-i Nur'un ince manaları içinde bu da vardır. Bilirim iddiasında olanlara verilmez."(45)
8-Yazmak: Eserleri okurken not almak, bir meseleyi okurken onunla ilgili diğer yerleri de gözden geçirmek de verimi artıracak diğer bir unsurdur. Bir Arap atasözünde deniyor ki:"İlim bir avdır, yazmak onu yakalamaktır." Büyüklerimiz:"Kimin koltuğunda defter bulunmazsa, onun kalbine hikmet yerleşmez" demişlerdir.(46)
9-Müzakere usulü: Bir kaç arkadaş bir araya gelerek müzakere suretiyle meseleleri mütalaa çok hızlı mesafe almamıza vesile olacaktır. Üstadın dediği gibi:"Gerçi, herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz. Hem iman hakikatlarının izahı olduğu için hem ilim, hem marifet, hem ibadettir. Şayet biri biliyor, taallüme muhtaç değil ise, ibadete muhtaç veya marifete müştak veya huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir."(47)
10-Ufku yakalamaya çalışmak: Nur Külliyatı hayatın içinde okunması gereken bir eserdir. Onda ilhamı coşturacak, insanı "insan-ı kâmil" zirvesine ulaştıracak, tefekkür insanı yapacak nice nurlar gizlidir. Okuyan eğer o hedefleri bulma çabası ve düşüncesinde değilse, eserlerin vermek istediği mesajı da yakalayamayacak, işin sadece felsefesini yapacaktır. Bu ise sadece nurun canına okuma demektir. "Cemaatlerin hep aynı seviyede kalmaları, aynı şeyleri dinlemeleri, malumatta, fikirde, terkipte, tahlilde bir adım ileri gitmemeleri, Allah indinde ve Resulullah katında makbul bir durum ve tutum değildir. Her duyuşumuz, her bilişimiz, her sezişimiz bizi adım adım ileri götürmüyorsa, fikren ve kalben inkişafımıza vesile olmuyorsa, hala boğuk bir kalbimiz, hala ölü duygularımız varsa duyduğumuz ve işittiğimiz şeylerin faydasızlığına inanabiliriz."(48)
Aynı zaman da nurların vesilelik yönü de hatırdan hiç çıkarılmamalıdır. Metin Karabaşoğlu beyin enfes tespiti ile Risale-i Nur "Bizim gibi ladini bir eğitim ve hayat çarkından geçen şu zaman ve zeminin insanlarının Kur'an muhatabiyeti için sahih ve kâmil bir hazırlık okulu’dur.(49) Bu husus önemli. Zira din kitapları birer şeffaf cam gibi, olmak lazımken, asırların aşındırmasıyla, dikkatsiz taklitçilerin yüzünden paslanıp insanlarla Kur'an arasında perde olmuşlardır(50)
C-DERS YAPMADA USUL
Birçoğumuz bu meselenin tekniğini bilmediğinden bir yere sohbete davet edilsek iki ayağımız bir pabuca girer, telaşlanır heyecanlanırız. Hâlbuki "Bizim elimizdeki kitaplar, serapa baştan aşağı, Frenkçe ifadesiyle orijinal mesele ile doludur. Kitaplarımızdaki meseleler profesörleri de feylesofları da hayrette bırakacak kadar orijinal mesele ile doludur. Mühim olan husus, bunlardaki meseleleri yerli yerince çıkarma ve çok güzel takdim etme"(51)
Yani derste mühim olan 3 husus:
1-Takdim tekniği
2-Meselelerin seçilmesi
3-Seviye uygun verilmesi
Merhum Hulusi Yahyagil ders yapmada bize şu ölçüleri veriyor:"Dersi anlamak, anlayıp da başkalarına da anlatmak için şu şartlar lazım:
1-Okumak ve dinlemek için abdestli olmak
2-Niyet: "Ya Rabbi Kur'an'ın hakikatli tefsiri olup, bu asra ve bu zamana göre tam manevi şifa vesilesi olan eserlerdeki sırr-ı İ'caz-ı Kur'aniye'yi anlamaya ve anladığımı diğer kardeşlerime anlatacak seviyeye gelmeye beni lütfunla muvaffak buyur."
3-Başlamadan önce bir salâvat-ı şerife ve en az bir hadis okumak
4-Merhum Üstada şahsiyet-i maneviyeyi temsil etmesi sebebiyle dua etmek.
5-Cemaat halinde okunacaksa biri okurken benliği atıp bir vücut haline gelerek o cemaatı bir tek fert gibi görüp anlatmak
6-Uyku galebesi ve fazla yemek içmekle midede şişkinlik ve vücutta uyuşukluk duymayacak halde bulunmak
7-Okuyan zatın cemaat içinde okuması düzgün ve tesirli olmak
8-Bir cümleyi okuyunca kelimelerin delalet ettiği manaları lügatten faydalanıp, tekrarlayıp, anlamaya çalışmak
9-Eserlerin başka yerlerinde o mevzuya dair yazıları da hatırlamak
10-Okuma sonunda dua etmek(52)


DİPNOTLAR


1-M.Fethullah Gülen-Fasıldan Fasıla–1/76–77-Nil Yayınları
2-Mesnevi-yi Nuriye-sh:42-Envar Neşriyat
3-Mesnevi-yi Nuriye-sh:123
4-Mektubat-sh:425-Envar Neşriyat
5-Metin Karabaşoğlu-Kur'an Okumaları–1/93-Karakalem Yayınları
6-Kur'an Okumaları–1/102
7-Mesnevi-yi Nuriye-sh:213
8-Mektubat-sh:23
9-Mehmed Kırkıncı-Bediüzzaman'ı Nasıl Tanıdım?-Zafer Yayınları
10-Kastamonu Lahikası-sh:11-Envar neşriyat
11-Kastamonu Lahikası-sh:56
12-Mehmed Kırkıncı-Fikir Damlaları-sh:44-Zafer Yayınları
13-Özel Sohbet Notları-sh:14
14- 35-A Video
15-Zübeyir Gündüzalp-Gençliğin El Kitabı-Sh:32-Nesil Basım Yayın
16-Gençliğin El Kitabı-sh:18
17-A-Serisi-22
18-Fasıldan Fasıla-1/210
19-Fasıldan Fasıla-1/209
20-Mektubat-sh:42
21-Sikke-i Tasdik-i Gaybi-sh:143
22-Musa Özdağ-Feyizlerden Damlalar-sh:52-Hamle Yayınlar
23-Ahmed Özer-Hulusi Bey-sh:6-Işık Yayınları
24-Hulusi Bey-sh:6
25-Cemil Tokpınar-Işıktan Çiçekler-sh:52-Gençlik Yayınları
26-Zübeyir Gündüzalp-Yolumuzu Aydınlatan Işık-sh:63-Nesil Basım Yayın
27-Gençliğin El Kitabı-sh:22
28-Kur'an Okumaları–1/22
29-Yolumuzu Aydınlatan Işık-sh:23
30-Mehmed Kırkıncı-İrşad Sahasında Bediüzzaman-sh:77-Zafer Yayınları
31-Özel Sohbet Notları-sh:61
32-Işıktan Çiçekler-sh:42
33-Işıktan Çiçekler-sh:56
34-A-Serisi–30
35-Işıktan Çiçekler-sh:58
36-Şadi Eren-Risale-i Nur’dan Orijinal Tespitler-sh:10-Nesil Basım Yayın
37-Şualar-sh:98-Envar neşriyat
38-M.Fethullah Gülen-Prizma–2/57-Nil Yayınları
39-Lem'alar-sh:8-Envar yayınları
40-Gençliğin El Kitabı-sh.18
41-Gençliğin El Kitabı-sh:3
42-Gençliğin El Kitabı-sh:31
43-Gençliğin El Kitabı-sh:31
44-Cemil Tokpınar-R.Nur'u Okuma Ve Anlama Teknikleri-sh:87-Nesil Basım Yayın
45-Hulusi Bey-sh:9
46-Yunus Vehbi Yavuz-Talimül Müteallim Şerhi-Sh:146-Çağrı Yayınları
47-Hizmet Rehberi-sh:111-Yeni Asya neşriyat
48-M.Fethullah Gülen-Hitap Çiçekleri-Sh:11-Nesil Basım Yayın
49-Metin Karabaşoğlu-Kur'an Okumaları–2/11-Karakalem Yayınları
50-Sünuhat-Tuluat-İşarat-sh:26
51-A-Serisi–33
52-Işıktan Çiçekler-sh:80–81

Salih Okur / Cevaplar.org
http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=39&yazi_id=3793&menu=1

Hiç yorum yok: