Translate

11 Haziran 2010 Cuma

Bediüzzaman seccadesiyle meydan okudu

Bediüzzaman'ın Emirdağ yıllarında ufak bir yolculuğa çıkalım
Esra Keskin'in haberi:
"Güneşin devri dönmüştü. Akşam adım adım yaklaşıyor, gölgeler uzuyordu. Emirdağ onunla bir yaz ikindisinde tanıştı. Tozu dumana katarak gelen cipten iki jandarma eşliğinde iner inmez yere seccadesini serip namaza durması unutulacak şey değildi. O seccade seriş bir meydan okumaydı; bu beldenin de Yer ve Gökler Rab'bine ait olduğunu böylece dosta ve düşmana ilan ediyordu."
Barla Platformu tarafından açılan 'Bediüzzaman'ın Emirdağ Yılları' sergisinde, İslam âşığının Emirdağ'a gelişi bu sözlerle anlatılıyor. Bu cümleler, sürgünde geçen günlerin, ardından gelen uzun hapis döneminin ve ızdırap dolu yılların başlangıcı aslında. Sergide, Bediüzzaman'ın Denizli hapsinden sonra Emirdağ'daki sürgün yıllarına gidiyor, Afyon hapsinde yaşadığı çilelere şahit oluyorsunuz. İslam âşığının kendi el yazısı ile Afyon Mahkemesi'ne sunduğu savunmaları, talebeleriyle yazışmaları, o günlere ait gazetelerinin orijinal nüshaları ve daha birçok belge döneme ayna tutuyor. İsterseniz sergiyi daha iyi anlayabilmek adına Bediüzzaman'ın Emirdağ yıllarında ufak bir yolculuğa çıkalım.
Emirdağ yıllarında kısa bir yolculuk
Hayatının büyük kısmı parmaklıklar ardında geçen asrın çilekeş insanına Eskişehir ve Denizli hapis yıllarından sonra beraat kararı çıkmıştı; ancak beraat kararı Bediüzzaman ve Risale-i Nur talebeleri için özgürlüğü ifade etmiyordu. Nitekim karardan sonra Saidi Nursi, 2 ay Denizli'de tutulmuş sonrasında da Emirdağ'a sürgün edilmişti. Bütün olumsuzluklara rağmen İlahi kader Emirdağ'ı, Kur'an hizmetinin merkezi haline getirdi. Şiddet ve meşakkat dolayısıyla diğer hapis yıllarından çok daha zorlu geçen Emirdağ, belki de bu meşakkatin karşılığı olarak Risale-i Nur hareketinin kemale erdiği yer olarak tarihe geçti.
Defalarca zehirlendi
1944-48 yılları arasında Emirdağ'da sürekli gözetim altında tutulan Said Nursi'nin üzerindeki baskı çok fazlaydı. Ziyaretlere izin verilmiyor, kılık kıyafetine karışılıyor, aşağılayıcı muamelelerde bulunuluyordu. O dönem, Bediüzzaman'ın tabiriyle Denizli hapsindeki bir aylık sıkıntının bir günde yaşandığı yıllardı. Öyle ki sürekli gittiği camiye kış günlerinde üşümemesi için konulan mangal bile kaymakamlık emri ile kaldırılmıştı. Sonraysa camiye gitmesi tamamen yasaklandı. Sürgün yıllarında Bediüzzaman defalarca zehirlenmeye çalışılmış, bir defasında zehrin etkisiyle şiddetli ızdırap çekerek bir hafta yarı baygın halde yatmıştı. Yaşanılan bu cefalar 1948-49'daki hapis yıllarında da artarak devam etti. Ancak bütün baskılara rağmen bir yandan halkın Bediüzzaman'a ilgisi artıyor, diğer yandan Risale-i Nur Külliyatı'nın yazımı tamamlanıyordu. Emirdağ yıllarında çekilen çileler meyvesini vermiş ve Bediüzzaman, Hüve Nüktesi, Emirdağ Çiçeği gibi önemli bahisler yazmıştı. Afyon hapsinde ise Risale-i Nur Külliyatı, mektup ve müdafaaları içeren 14'üncü Şua ve insanı tefekküre sevk eden 15'inci Şua'yı kazanmıştı. Bütün bunlar kuşkusuz İlahi kaderin bir tecellisiydi.
Emirdağ yıllarına yakından şahit olabileceğiniz sergide; Hüve Nüktesi, Emirdağ Çiçeği ve 15'inci Şua'nın orijnalini, Bediüzzaman'ın parmak izini, en yakın talebelerinden olan Bayram Yüksel'den kiraladığı yeleğini, 1930'lu yıllarda giydiği cübbesini, kalemini, tesbihini, gözlüğünü ve şemsiyesini görebilirsiniz. Ayrıca o yıllarda Said Nursi'ye tüm varlıkları ile destek olan, Risale-i Nur'ların yazımına ve çoğaltılmasına katkıda bulunan yol arkadaşlarının hayat hikâyelerini öğrenebilirsiniz.
Zaman

Hiç yorum yok: