Translate

18 Mart 2011 Cuma

Mükafatımız gazilik ve şehitlik oldu

Bismillahirrahmanirrahim

Biri sordu:
"Musibet, cinayetin neticesi, mükafatın mukaddemesidir. Hangi fiiliniz ile kadere fetva verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti. Musîbet-i amme ekseriyetin hatasına terettüb eder. Hazırda mükafatınız nedir?"

Dedim:
"Mukaddemesi üç mühim erkan-ı İslamiyedeki ihmalimizdir: salat, savm, zekat. Zîra, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Halık Teala bizden istedi; tenbellik ettik. Beş sene, yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile, bir nevî namaz kıldırdı. Hem, senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi; nefsimize acıdık. Keffareten, beş sene oruç tutturdu. "On’dan, ya "kırk"tan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekat istedi; buhl ettik, zulmettik; O da bizden müterakim zekatı aldı. El cezâu mincinsi’l-amel…

"Mükafat-ı hazıramız ise; fasık, günahkar bir milletten, hums olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş’et eden müşterek musîbet, mazi günahını sildi."

Yine biri dedi:
"Bir amir hata ile felakete atmış ise?.."
Dedim:
Musîbetzede mükafat ister; ya amir-i hatadarın hasenatı verilecektir-o ise hiç hükmünde-veya hazîne-i gayb verecektir. Hazîne-i gaybda böyle işlerdeki mükafatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir."
Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım; terli, el pençe yatakta oturmuş kendimi buldum. O gece böyle geçti... (Tarihçe-i Hayat)

Bediüzzaman Said Nursi

Hiç yorum yok: