Translate

9 Mayıs 2013 Perşembe

Allah, insanları dirilmemek üzere öldürmez

Bismillahirrahmanirrahim

Ey Rahmânürrahîm, ey Sâdıku’l-Va’di’l-Emîn, ey Mâlik-i Yevmiddîn,
Senin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin irşadıyla anladım ki:

Madem kâinatın en müntehap neticesi hayattır.
Ve hayatın en müntehap hülâsası ruhtur.
Ve zîruhun en müntehap kısmı zîşuurdur.
Ve zîşuurun en camii insandır.
Ve bütün kâinat ise hayata musahhardır ve onun için çalışıyor.
Ve zîhayatlar zîruhlara musahhardır; onlar için dünyaya gönderiliyorlar.
Ve zîruhlar insanlara musahhardır; onlara yardım ediyorlar.
Ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir.
Ve insanın istidadı ve cihazat-ı mâneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.
Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle bekà istiyor ve lisanı, hadsiz dualarıyla bekà için Hâlıkına yalvarıyor.
Elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratılmış iken, ebedî bir adâvetle gücendirmek olamaz ve kàbil değildir.

Belki, başka bir ebedî âlemde mes’udâne yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir. Ve insana tecellî eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekàda onların âyinesi olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.

Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî olacak. Ve bâkinin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir.

Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve hüdhüd-ü Süleymanî (a.s.) ve Neml’i ve Nâka-i Salih (a.s.) ve kelb-i Ashâb-ı Kehf 1 gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve herbir nev’in, arasıra istimâl için birtek cesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rubûbiyet öyle iktiza ederler. (Şualar-Üçüncü Şuâ-Münâcât)

Bediüzzaman Said Nursi

Hiç yorum yok: