Translate

dersi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dersi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2014 Pazartesi

İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz

Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerimiz Ziya ve Abdülmuhsin,
Üstadımız diyor ki:
“Eşref Edip kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de, Eşref Edip Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

İsveç, Norveç, Finlandiya'da Kur’an dersi


Bismillahirrahmanirrahim

İslâmiyetin hakaiki hem mânen, hem maddeten terakki etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.

Birinci cihet olan mânen terakki ise: Biliniz, hakikî vukuatı kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir. İşte, tarih bize gösteriyor. Hatta, Rus’u mağlûp eden Japon Başkumandanının İslâmiyetin hakkaniyetine şehadeti de şudur ki:

Hakikat-i İslâmiyetin kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakki ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâmın hakikat-i İslâmiyede zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini ve hercümerc içinde belâlara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilâkistir. Yani, salâbet ve taassuplarının zaafiyeti nispetinde temeddün ve terakki ettikleri gibi, dinlerine salâbet ve taassuplarının kuvveti derecesinde de tedennî ve ihtilâllere maruz kaldıklarını tarih gösteriyor. Şimdiye kadar zaman böyle geçmiş.

8 Mayıs 2011 Pazar

En esaslı dersi annemden aldım

Bismillahirrahmanirrahim

Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda katî ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:

Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş.

Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Risale-i Nur'da Biyoloji dersi

Sâni-i Hakîm beden-i insanı gayet muntazam bir şehir hükmünde halk etmiştir. Damarların bir kısmı, telgraf ve telefon vazifesini görür; bir kısmı da, çeşmelerin boruları hükmünde, âb-ı hayat olan kanın cevelânına(dolaşımına) medârdırlar.
Kan ise, içinde iki kısım küreyvât(kürecikleri) halk edilmiş. Bir kısmı küreyvât-ı hamrâ(al yuvarlar, Kırmızı kan kürecikleri, kanın her mm.küpünde beş milyon kadar bulunurlar) tâbir edilir ki, bedenin hüceyrelerine(hücrelerine) erzak dağıtıyor ve bir kanun-u İlâhî ile hüceyrelere erzak yetiştiriyor-tüccar ve erzak memurları gibi. Diğer kısmı küreyvât-ı beyzâdırlar(akyuvarlar) ki, ötekilere nisbeten ekalliyettedirler(azınlıktadırlar). Vazifeleri, hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdâfaadır ki, ne vakit müdâfaaya girseler, Mevlevî gibi iki hareket-i devriye ile, süratli bir vaziyet-i acîbe alırlar.
Kanın heyet-i mecmûası ise, iki vazife-i umumiyesi var. Biri bedendeki hüceyrâtın tahribâtını tâmir etmek; diğeri hüceyrâtın enkazlarını toplayıp, bedeni temizlemektir. Evride(toplardamar) ve şerâyin(atardamar) nâmında iki kısım damarlar var ki; biri sâfî kanı getirir, dağıtır, sâfî kanın mecrâlarıdır. Diğer kısmı, enkazı toplayan bulanık kanın mecrâsıdır ki, şu ikinci ise, kanı, "ree"(akciger) denilen nefesin geldiği yere getirirler.
Sâni-i Hakîm, havada iki unsur halk etmiştir: biri azot, biri müvellidü'l-humuza. Müvellidü'l-humuza(oksijen) ise, nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı telvîs eden(kirleten) karbon unsur-u kesîfini(katı elementi) kehribar gibi kendine çeker. İkisi imtizâc(birleşir) eder, buhar-ı hâmız-ı karbon denilen (semli havaî(karbondioksit)) bir maddeye inkılâb ettirir; hem hararet-i garîziyeyi(vücüdun normal ısısını) temin eder, hem kanı tasfiye eder(temizler). Çünkü, Sâni-i Hakîm, fenn-i kimyâda(kimya ilminde) aşk-ı kimyevî tâbir edilen bir münâsebet-i şedîdeyi müvellidü'l-humuza(oksijen) ile karbona vermiş ki; o iki unsur birbirine yakın olduğu vakit, o kanun-u İlâhî ile, o iki unsur imtizâc ederler(birleşirler). Fennen sabittir ki, imtizâcdan(birleşme - aksiyon) hararet hâsıl olur. Çünkü, imtizâc, bir nevi ihtiraktır(yanmaktır). Şu sırrın hikmeti şudur ki:
O iki unsurun, herbirisinin zerrelerinin ayrı ayrı hareketleri var. İmtizâc vaktinde her iki zerre, yani onun zerresi, bunun zerresiyle imtizâc eder(birleşir); birtek hareketle hareket eder. Bir hareket muallâk kalır. Çünkü, imtizâcdan evvel iki hareket idi; şimdi, iki zerre bir oldu. Her iki zerre, bir zerre hükmünde bir hareket aldı. Diğer hareket, Sâni-i Hakîmin bir kanunu ile, hararete inkılâb eder. Zâten, "Hareket, harareti tevlid eder(çıkarır)" bir kanun-u mukarreredir(kat'i kanundur).
İşte bu sırra binâen, beden-i insaniyedeki hararet-i garîziye, bu imtizâc-ı kimyeviye ile temin edildiği gibi; kandaki karbon alındığı için, kan dahi sâfî olur. İşte, nefes dahile(içeri) girdiği vakit, vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor, hem nâr-ı hayatı(hayat ısısınız, Vücudun harareti) iş'âl ediyor(yayıyor). Çıktığı vakit, ağızda, mu'cizât-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyvelerini veriyor.





[Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.]


İlgili Risale : Sözler 544