Translate

tarif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2013 Salı

Said Nursi:İttihad-ı İslam'ı şöyle tarif ediyorum


Bismillahirrahmanirrahim 
Sual: Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et.
Cevap: İki Mekteb-i Musibet Şehadetnamesi ismindeki eserimde tarif etmişim. Şimdi ileride o kasr-ı muallânın bir taşını, bir nakşını göstereceğim.
İşte,
kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın Hacerül-Esved'i, Kâbe-i Mükerremedir;

13 Eylül 2012 Perşembe

İttihad-ı İslam'ı şöyle tarif ediyorum


Bismillahirrahmanirrahim

Sual: Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et.

Cevap: İki Mekteb-i Musibet Şehadetnamesi ismindeki eserimde tarif etmişim. Şimdi ileride o kasr-ı muallânın bir taşını, bir nakşını göstereceğim.
İşte, kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın Hacerül-Esved'i, Kâbe-i Mükerremedir;
ve dürret-i beyzâsı, Ravza-i Mutahharadır;
Mekke-i Mükerremesi, Ceziretü'l-Araptır;
medine-i medeniyet-i münevveresi, tam hürriyet-i şer'iyeyi tatbik eden Devlet-i Osmaniyedir.

9 Nisan 2010 Cuma

Rabbimizi bize şu 3 şey tarif eder

Bismillahirrahmanirrahim
BİRİNCİ REŞHASI:

Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrif var. Birisi şu kitâb-ı kâinattır ki, bir nebze, şehâdetini on üç lem'a ile, Arabî Nur Risâlesinden On Üçüncü Dersten işittik; birisi şu kitâb-ı kebîrin âyet-i kübrâsı olan Hâtemü'l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmdır; biri de Kur'ân-ı Azîmüşşandır. Şimdi, şu ikinci bürhan-ı nâtıkı olan Hâtemü'l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmı tanımalıyız, dinlemeliyiz.
Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak:
Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medîne bir minber; o bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imâna imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyâya reis, bütün evliyâya seyyid, bütün enbiyâ ve evliyâdan mürekkeb bir halka-i zikrin serzakiri; bütün enbiyâ hayattar kökleri, bütün evliyâ tarâvettar semereleri bir şecere-i nurâniyedir ki, herbir dâvâsını, mu'cizâtlarına istinad eden bütün enbiyâ ve kerâmetlerine itimad eden bütün evliyâ tasdik edip imza ediyorlar. Zîrâ, o "La İlahe İllâlah" (Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.) (Saffât Sûresi: 35) der, dâvâ eder. Bütün sağ ve sol, yani mâzi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurânî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icmâ ile mânen "Sadakte ve bil hakkı Netakte" (Doğru dedin ve söylediğin haktır.) derler.
Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeâya parmak karıştırsın.
İKİNCİ REŞHA:
O nurânî bürhan-ı tevhid, nasıl ki iki cenâhın icmâ ve tevâtürüyle teyid ediliyor; öyle de, Tevrat ve İncil gibi kütüb-ü semâviyenin yüzler işârâtı ve irhâsâtın binler rumuzâtı ve hâtiflerin meşhur beşârâtı ve kâhinlerin mütevâtir şehâdâtı ve Şakk-ı Kamer gibi binler mu'cizâtının delâlâtı ve Şeriatın hakkâniyeti ile teyid ve tasdik ettikleri gibi, zâtında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-i gâliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imânını ve gayet itminânını ve nihayet vüsûkunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metâneti; dâvâsında nihayet derecede sâdık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.
ÜÇÜNCÜ REŞHA:
Eğer istersen gel, Asr-ı Saadete, Cezîretü'l-Araba gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyâret ederiz. İşte bak:
Hüsn-ü sîret ve cemâl-i sûret ile mümtaz bir zâtı görüyoruz ki, elinde mu'ciznümâ bir kitap, lisânında hakâikâşinâ bir hitâb, bütün benîâdem'e, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudâta karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor. Sırr-ı hilkat-i âlem olan muammâ-i acîbânesini hall ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlâkını feth ve keşfederek, bütün mevcudâttan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş suâl-i azîm olan "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" suâllerine muknî, makbul cevap verir. (Sözler, 19. Söz)
Bediüzzaman Said Nursi

10 Kasım 2009 Salı

Enbiyâ ve evliyâya Kur'ân'ın tarif ettiği tarzda muhabbetin neticesi:

Altıncı İşaret: Enbiyâ ve evliyâya Kur'ân'ın tarif ettiği tarzda muhabbetin neticesi: O enbiyâ ve evliyânın şefaatlerinden berzahta, haşirde istifade etmekle beraber, gayet ulvî ve onlara lâyık makam ve füyüzâttan o muhabbet vâsıtasıyla istifâza etmektir. Evet, "el mer u meamen ehabbe" sırrınca, âdi bir adam, en yüksek bir makama, muhabbet ettiği âlî-makam bir zâtın tebâiyetiyle girebilir.

İlgili Risale : Sözler | 592